28 Ocak 2018 Pazar

MUSTAFA KEMAL'İN FALİH RIFKI VE MAHMUT BEY'E VERDİĞİ MÜLÂKAT

Umumi Harp Başlangıcında

  ''- Arıburnu'nu Anafartalar'ı yapmış bir kumandan idim. Zannediyordum ki, ve bilâhare dost düşman herkesin tarz-ı telâkkisi de benim bu zannımı teyit etti (doğruladı), memlekette bir hizmette bulunmuştum, o hareketle bilhassa payitahtı kurtarmıştım. İnsanlık hali, bu nâçiz (değersiz) hizmeti ifa etmiş olmaktan memnun olabileceğini tahmin ettiğim Osmanlı ricâl-i mühimmesini (mühim şahsiyetlerini) ziyaret ediyordum ve bu ziyaretleri daha mühim bir vazife hissinin sevkiyle yapıyordum. İlim, fen, san'at ve hâdiseler itibarıyla, memleketim için ve milletimin mevzuubahs olmak lâzım gelen hayat ve mematı (ölümü) için düşüncelerim vardı, başta bulunanlara onları söylemek istiyordum. Hariciye nazır-ı muhterimini de görmek ve kendisiyle konuşmak faydalı olur itikadına (inancına) saptım. Nezaretin bir müsteşar muavini vardı, Sofya sefaretinden tanırdım: Halil Bey... Evvelâ bu güzel kalbli adamı makamında buldum. Nazır Beyefendi'ye, kendilerini ziyaret için geldiğimi söylemesini rica ettim, intizar (bekleme) emri geldi. Bekledim, bilmem ne kadar sürdü, fakat intizar epey uzun oldu, bu aralık muhterem nazır bey çok enteresan zairleri (ziyaretçileri) kabul etmekle meşgul idi. Farkına vardım ki, ben geldikten ve haber verdikten sonra, gelmiş olanlar dahi nazır bey tarafından kabul olunmaktadır. Canım sıkılmadı değil, müsteşar muavinine:
  - Beyefendi hazretleri galiba beni unuttular, dedim.
  Muavin benim intizarda bulunduğumu tekrar hatırlattı.
  - Beklesin, buyurmuş. Kemal-i sükûn ile muavin beyin yanında oturdum. Kendisine dedim ki:
  - Sizin nazırınız bütün zamanını böyle manasız ziyaretleri kabul etmekle mi geçirir?
  Terbiyeli ve halûk (iyi) muhatabım sualime cevap vermedi. Bir aralık nazır beyefendinin bürosunu salonla birleştiren kapı açıldı ve bir odacı:
  - Buyurun efendim, dedi.
  Muavin beyle ciddî bir mevzu üzerinde konuşuyordum:
  - Nedir o? dedim.
  Odacı:
  ''- Nazır beyefendi hazretleri sizi kabul buyuracaklar...'' cevabını verdi.
  - Beklesinler, dedim.
  Gazi devam etti:
  ''- Filhakika müsteşar muavini ile olan mükâlememizin biraz uzatılmış safhasının neticesine kadar nazır beyefendinin davetine icabet edemedim.
  
Nazır beyefendinin muhteşem bürosuna girdiğim vakit, müşarünileyh beni ayakta ve mültefitâne kabul etti ve bana vaziyet-i askeriyenin, vaziyet-i dahiliyenin, vaziyet-i umumiye-i siyasiyenin çok parlak olduğundan parlak bir lisanla bahsetti. Nezaketen teşekkür ettim: Yalnız bazı mütalâat ve mülâhazatta (düşünce ve görüşlerde) bulunup bulunamayacağımı istizah ettim:
  - Hay hay efendim, dedi.
  Dedim ki, -Ben vaziyeti hiç de sizin gördüğünüz gibi görmüyorum. Vaziyet-i umumiyemizin sizin izah ettiğiniz gibi olmasını çok temenni ederdim. Fakat ben en çetin ve en müşkül netice alınabilen bir harp sahasından ve o sahanın kumandanı olarak İstanbul'a geliyorum. Eğer lûtfeder de beni bir saniye dinlerseniz minnettar olurum.
  - Lütfen efendim, buyurdular. Devam ettim:
  - Beyefendi, vaziyet sizin gördüğünüz gibi parlak değildir. Siz ki devletin idaresi mes'uliyetlerinden bir kısmını üzerine almış bir zatsınız, eğer şunun bunun ifadesine itimat ederek (güvenerek) siyaset kullanmakta devam ederseniz, mevcut tehlike umumî tahminin de fevkinde (üstünde) olur.
  Cevap verdi: Beyefendi, (bunu telâffuz ederken pek ciddî bir âmir tavrı takındı) ne demek istediğinizi anlayamadım.
  Mütevazi bir lisanla izah ettim:
  - Siz her şeyi biliyorsunuz da beni yabancı ve acemi bir adam telâkki ederek, bu acı hakikatler üzerinde benimle açık konuşmaktan tevakki ediyorsunuz (sakınıyorsunuz). Muktedir bir nazıra yaraşan da budur. Fakat ben o adamım ki, benimle her şey konuşulur, müsaade buyurunuz, teati edeceğimiz (görüşeceğimiz) fikirler aramızda kalacaktır, sizi diğer bir noktada tenvir edeyim (aydınlatayım): Hakikati konuşmaktan korkmayınız. Hakikat sizin dedikleriniz değil benim dediklerim.
  Çok sert ve ciddî tavırla şu mukabelede (karşılıkta) bulundu:
  - Kumandan bey, biz size hürmet ettik, çünkü bize dediler ki Arıburnu ve Anafartalar kumandanı Mustafa Kemal hizmet etti, bunun için zat-ı âlinizin hüsn-ü kabul etmek istemiştim, fakat bugün bana bahsettiğiniz şeylerin başka manada olduğunu hisseder gibi oluyorum. Beyefendi, bu mübahase ve tenkidatın makam ve muhatabı ben değilim. Ben ordu başkumandanına, onun erkân-ı harbiyesine, bütün heyet-i vükelâ ile beraber derin ve sarsılmaz itimat taşıyan bir nazırım. Sizin tereddütleriniz olabilir; sizin vâkıf olmadığınız hakikatler bulunabilir. Ben size bunları izah etmekte mazurum. Eğer siz buraya şüphe ve tereddütlerinizi izah etmekte mazurum. Eğer siz buraya şüphe ve tereddütlerinizi hal için gelmişseniz yanlış yere geldiğinizi ihtar etmek mecburiyetindeyim. Başkumandanlığa ve erkân-ı harbiyesine müracaat ediniz. Hiç şüphe etmem, ki orada sizi lüzumu kadar, ihtiyacınız kadar tenvire muktedir zevat vardır.

  - Bana yol göstermek nezaketinde bulunduğunuz için size teşekkür ederim. Yalnız müsaadenizle şunu arzedeyim ki, evvelâ ben Türk ordusunun yabancısı bir adam değilim; ben ordu ile çok küçük zabitlikten beri derinden temasa geçmiş bir askerim. Ben hâdisatın sevki ile ordunun içinde zabit, nihayet kumandan olarak iş görmüş ve zannıma göre muvaffak olmuş bir kumandanım. Türk ordusunu, onun faziletini, kıymetini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini benim kadar anlayan az olmuştur. Beni acemi bir zabit, tesadüfle kumandan olmuş bir adam gibi telâkki ettiğiniz için müteessirim. Maamafih sizi mazur görüyorum, zira bütün hayatınızda, hattâ şimdiki vaziyet-i mühimme-i siyasiyenizde (mühim siyasî durumunuzda) henüz hakikatle, temasa gelmiş bir zat değilsiniz. Bana bir şey tavsiye ettiniz ki ben onu yapamam, Başkumandanlık Vekâletine erkân-ı harbiyesine müracaat etmek, tereddütlerimi orada izale etmek (gidermek)... Beyefendi; farkında değil misiniz ki artık bu memlekette millî bir erkân-ı harbiye heyeti yoktur, bir Alman erkân-ı harbiyesi vardır; o Alman erkân-ı harbiyesi ki, Türk ordusunda ilk icraat olarak benim gibi âsi bir askeri tardetmek (uzaklaştırmak) kararına vardı, beni o heyete mi gönderiyorsunuz?''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder