Washington 7 kasım 1951
(T.H.A.)
Yarın neşredilecek olan ''The Caucasus''
mecmuası Atatürk'le Mc. Arthur arasında bundan 20 sene evvel yapılan görüşmenin
aşağıdaki şayan-ı dikkat tafsilâtını açıklayacaktır.
Avrupa'nın vaziyeti hakkında ne düşündüğünü
kendisine soran Mac Arthur'e Atatürk şu cevabı vermişti:
''- Versailles muahedesi Birinci Dünya
Harbi'ne sebebiyet vermiş olan âmillerden hiçbirini bertaraf edemediği gibi,
bilâkis dünün başlıca rakipleri arasındaki uçurumu büsbütün derinleştirmiştir.
Zira, galip devletler, mağlûplara sulh şartlarını zorla kabul ettirirlerken, bu
memleketlerin etnik, geo-politik ve iktisadî hususiyetlerini aslâ nazarı itibara
almamışlar ve sadece husumet (düşmanlık) hislerinden mülhem (esin)
bulunmuşlardır. Böylelikle bugün içinde yaşadığımız sulh devresi sadece
mütarekeden ibaret kalmıştır. Eğer siz Amerikalılar, Avrupa işleriyle alâkadar
olmaktan vazgeçmeyerek, Wilson'un programını tatbikte ısrar etseydiniz, bu
mütareke devresi uzar ve bir gün devamlı bir sulha müncer olabilirdi
(varabilirdi). Bence, dün olduğu gibi yarın da, Avrupa'nın mukadderatı
Almanya'nın alacağı vaziyete bağlı bulunacaktır. Fevkalâde mukadderatı
Almanya'nın alacağı vaziyete bağlı bulunacaktır. Fevkalâde bir dinamizme malik
olan bu 70 milyonluk çalışkan ve disiplinli millet, üstelik millî ihtiraslarını
kamçılayabilecek siyasî bir cereyana kendisini kaptırdı mı, ergeç Vesailles
muahedesinin tasfiyesine tevessül edecektir (girişecektir.)''
Atatürk, Almanya'nın, İngiltere ve Rusya hariç
olmak üzere, bütün Avrupa kıtasını işgal edebilecek bir orduyu kısa bir zamanda
teşkil edebileceğini, binaenaleyh harbin 1940-45 seneleri arasında
başlıyacağını, Fransa'nın kuvvetli bir ordu yaratmak için lâzım gelen hassaları
artık kaybettiğini ve İngiltere'nin adalarını müdafaa etmek için, bundan sonra
Fransa'ya güvenemeyeceğini söylemiş, İtalya hakkında da şöyle
demişti:
''- İtalya Mussolini'nin idaresi altında
şüphesiz büyük bir kalkınmaya ve inkişafa mazhar olmuştur. Eğer Mussolini,
müstakbel bir harbde, İtalya'nın zahirî (yüzeyde görünen) heybet ve azametini,
harp haricinde kalmak suretiyle, lâyıkı veçhile istismar edebilirse, (gerektiği
gibi kullanabilirse), sulh masasında başlıca rollerden birini oynayabilir.
Fakat, korkarım ki, İtalya'nın bugünkü şefi Sezar rolünü oynamak hevesinden
kendisini kurtaramayacak ve İtalya'nın askerî bir kuvvet yaratmaktan henüz çok
uzak olduğunu derhal gösterecektir.''
Atatürk, Amerika'nın geçen harbde olduğu gibi
bu harbde de tarafsız kalamayacağını ve Almanya'nın ancak bu Amerikan müdahalesi
dolayısıyla mağlûb olacağını da ilâve etmiş ve âdeta kehanet mesabesinde
(derecesinde) olan şu şayan-ı hayret sözleri söylemiştir:
''- Avrupa devlet adamları, başlıca ihtilâf
mevzuu olan mühim siyasî meseleleri, her türlü millî egoizmlerden uzak ve yalnız
umumun nef'ine (yararına) olarak, son bir gayret ve tanı bir hüsnüniyetle ele
almazlarsa, korkarım ki felâketin önü alınamayacaktır. Zira Avrupa meselesi
İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki ihtilâflar meselesi olmaktan artık
çıkmıştır. Bugün Avrupa'nın şarkında bütün medeniyeti ve hattâ, bütün beşeriyeti
tehdit eden yeni bir kuvvet belirmiştir. Bütün maddî ve mânevî imkânlarını,
topyekûn bir şekilde cihan ihtilâli gayesi uğruna seferber eden bu korkunç
kuvvet üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malûm olmayan yepyeni siyasî
metotlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen
istifade etmesini bilmektedir. Avrupa'da vuku bulacak bir harbin başlıca galibi
ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya'dır. Sadece Bolşevizmdir. Rusya'nın yakın
komşusu ve bu memleketle en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler, orada
cereyan eden hâdiseleri yakından takibediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla
görüyoruz. Uyanan şark milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden,
onların millî ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilben
Bolşevikler, yalnız Avrupa'yı değil, Asya'yı da tehdit eden başlıca kuvvet
halini almışlardır.''
(Cumhuriyet'ten: 8 Kasım
1951)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder