Düğün, Onun varlığı ile son sınırına ulaşan bir neşe içinde
geçmişti.
Ata ayrılmak üzere ayağa kalkınca kendisini uğurlamak için halk
iki sıra diziliverdi.
Sevecen bakışlarını sağa sola yönelterek yavaş yavaş
ilerlerken bir yerde durakladı, sonra durdu, elini yedi sekiz yaşlarında bir kız
çocuğunun başına uzattı.
Çocuğun arkasında yer alan ve anası ile babası olan
çifte yavaşça seslendi:
- "Öpeyim mi?"
Herkesi derinden duygulandıran bu
isteği ana babanın nasıl yerinde bir minnetle karşıladıkları
kestirilebilir.
Atatürk çocuğu iki eliyle kaldırdı, öptü ve yere bıraktı.
Fakat sahne bununla kapanmış olmadı.
Uyanık ve duygulu çocuk :
- "Ben de
öpeyim, ne olursunuz Atatürk" diye direndi.
Ata, belki de hiç ummadığı halde
kendisine babalık mutluluğu tattıran bu içten davranışı, çocuğu bir daha yerden
alarak yüzüne yaklaştırmakla karşıladı.
Bilmiyorum, halk bu dokunaklı sahneyi, gözleri yaşlı
alkışlayarak kutlu kılarken, o çelik iradeli insanın da iki damla gözyaşını
tutamadığını görebilmiş mi idi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder