Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden Hacı
Tevfik’in torunu, kütüphanecisi ve özel kalemi Nuri Bey’in oğlu Mustafa Kemal
Ulusu'dan Atatürk'e ait önemli anektodları Abbas Güçlü ile Genç Bakış
programında anlattı.
Neleri sevmezdi?
Diktatör değil, tek adamdı.
Eşiyle pek
severek evlenmediği ve asıl aşkının Fikriye Hanım olduğu bir gerçek.
* Uyumadan 48 saat çalışırmış. Babam 5.000’e yakın kitap
okuduğunu söylerdi. Okuduğu her kitabı babam da okuyordu. Çünkü sorardı.
Savaşlarda cephelerde bile tarih kitabı okurmuş.
* Boyu 1.74, elleri çok
ufak. Tıraşını kendisi olmazmış.
* Fenerbahçe'li fakat futbolla çok alakadar
değilmiş.
* Güreş’i çok severmiş. Zaman zaman köşke pehlivanları çağırarak
güreştirir, para yardımları yaparmış.
* İyi bir biniciymiş, yüzmeyi çok
severmiş.
* Silaha çok meraklı, iyi bir atıcıymış.
* Yemekle çok arası
yok. En çok kuru fasulye ve pilav sever.
* Sürekli içer miydi? Atatürk’ün her
sofrasında içki olduğu söyleniyor. Böyle bir şey mümkün değil. Çalıştığı geceler
kesinlikle içmezmiş.
* Yanında hiç para taşımazmış. Yanındaki çalışanlarının
hiçbirini zengin etmemiştir.
* Fevzi Çakmak geleceği zaman sofrasında içki
olmazdı. Ona karşı büyük saygısı vardı. Köşkte kapıda karşıladığı tek
kişiydi.
* Çok şık giyinirmiş. Ayakkabılarına çok dikkat edermiş. Kılık
kıyafete çok dikkat ederdi. 1930’larda Adana’da, Karadeniz’deki kadınların
kıyafetleri çok modern.
* Babam ve şoförüyle gece yarısı köşkten çıkan biri.
Kimseden korkmazdı. Halkın içindeydi.
* Manevi kızı Afet İnan onun hayatında
çok önemli.
* Babam Atatürk öldüğü anda yanındaydı. Babam seve, öpe, okşaya
fanilasını, iç çamaşırını kesiyor, ağzını siliyor. Bunlar hep babamdaydı.
*
Liderler öldükten sonra maskının alınması gerekiyor. Babam onu da yapıyor.
*
Atatürk ve din- Kuran-ı Kerim’i Türkçeleştiriyor.
* Kur'an okununca çok
duygulanan, ağlayan bir insan. Babam bizzat gördüm derdi. Ayasofya’da Kur'an
okunduğunda Dolmabahçe’de naklen radyodan dinleyince gözlerinden şakır şakır yaş
gelmiş.
* Hazreti Muhammed’i en büyük komutan olarak biliyor ve
söylüyor.
* İslamiyet’e çok saygı duyarmış. Dolmabahçe Sarayı’nda sabahın gün
ışıklarına kadar devam eden bir düğünde ezan vakti Atatürk manevi kızı Nebile’ye
“Hadi bir ezan oku” diyor. Ve okumaya başlıyor. Babam “Tam yanı başındaydım,
gözlerinden damla damla yaş aktığını gördüm” derdi.
* Kimsenin kıyafetine
karışmazdı. Batı’yı Türkiye’ye getirmeye çalışıyor. Benim babaannem çarşaflıydı.
Köşkte çarşafıyla geziyordu.
* İsmim O’nun vasiyeti Bir gün babama “Ne mutlu
sana bir ailen, yavruların var. Allah bana vermedi ama milletimin babalığını
nasip etti, onunla avunuyorum. Biliyorum, erkek çocuk istiyorsun. Beni ne kadar
çok sevdiğini biliyorum. Ömrüm vefa etmez ise vasiyetimdir, adını Mustafa Kemal
koy” diyor.
* Soyadımızı da koymuştur. Dedem Hacı Tevfik’in denizci olması
sebebiyle “Ulu Su” adını koymuştur.
* Atatürk Etnografya Müzesi’ni hiç
beğenmezdi. Orada o kadar uzun yıl kalmasını babam içine hiç sindirmiyordu.
Babamın en çok üzüldüğü mevzudur oraya defnedilmesi.
* Babam İnönü’ye
kırgındı. Askeri dehasını takdir ederdi. Ama Atatürk’e karşı olan bazı yaşanmış
olaylarını biliyordu. Atatürk kıskanılmayacak bir insan değildi. Atatürk, Celal
Bayar’ı Başbakan yaptıktan sonra küslük başlıyor. İnönü hazmedemiyor.
*
Atatürk tamamıyla Batılı düşüncelere açık bir insan. İnönü daha tutucu!
*
Atatürk’ün İnönü’ye karşı bir vefası vardı. Çocuklarına o yüzden sahip
çıktı.
* Hasta olduğu dönemde, Atatürk İnönü’yü görmek istiyor. Ama
İstanbul’a gelmesi önleniyor. Suikast yapılır diye.
* İstanbul Üniversitesi
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi bölümünden Yrd. Doç. Dr. Hayrünisa Alp
anlatıyor. Atatürk’ün çok sevdiği Florya Deniz Köşkü’ndeki hatıralarından Pera
Palas’taki odasına, Şişli’deki Pembe Ev’den Dolmabahçe’deki Saray günlerine işte
Ulu Önder’in İstanbul’u...
* Atatürk’ün İstanbul’unu bize anlatır mısınız? İstanbul O’nun için ne ifade ediyordu?
- İstanbul Atatürk’ün, hayatının belki de
en mutlu günlerini geçirdiği şehir. Ayrıca birçok devrimi de bu şehirde
gerçekleştirdi.
* 1899- 1919 ve 1927-1938 yılları arasında İstanbul’da
geçirdiği her an anılarla dolu. Atatürk’ün ilk kez Harp Okulu’na başladığı
günlerde geldiği İstanbul, hayatının önemli bölümünü geçireceği, kendisinde
hayranlık uyandıran bir şehir halini aldı.
* Manastır Askeri İdadisi’ni
bitirdikten sonra 13 Mart 1899 günü bugün genel merkezi Ankara’ya taşınmış olan
o zamanlarda Pangaltı’da bulunan Harbiye Mektebi’nde İstanbul’da okumaya
başladı.
* 1900’lü yıllardan 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrılışına kadar
İstanbul’da pek çok anı yaşamış, tarihi günlere şahitlik etmiş, kendisi ve Türk
milleti için tarihi baştan yazacak devrimlere İstanbul’da öncülük etmiştir.
‘SELANİK’TEN SONRA EN SEVDİĞİ ŞEHİR İSTANBUL OLDU ’
Yaz tatillerinde Selanik’ten
İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Harbiye’ye gelişinde şöyle söylemişti: ‘Osmanlı
Devleti’nin temellerinin daha hızlı çatırdamakta olduğunu bu sefer daha iyi
hissettim...
* Rumeli’de Sırp, Rum, Bulgar komitecilerini besleyen Ruslar
buraları bizden bütünüyle koparmak çabasındalar, ordularımızın başında bulunan
komutanlar aciz. Abdülhamid ise Avrupa’nın politikasından bütünüyle
habersiz.’
* Trablusgarb savaşı için henüz yola çıkmamış Selanik’te Beyaz
Kule’de sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile konuşurken ‘Müteessirim doğup
büyüdüğüm Selanik acaba Türklerin elinde kalacak mı?...
* Ah, Selanik, seni
bir daha Türk olarak görebilecek miyim?’ derken gözlerinden yaşlar süzülmüştü.
Balkan Savaşları sonrası elden çıkan Selanik’in Misak-ı Milli sınırları dışında
kalması Atatürk’ün ömrü boyunca içinde bir ukde olarak kalacaktı.
* İstanbul,
zaman içinde Selanik’ten sonra en sevdiği şehir oldu. Trablusgarb Savaşı’ndan
sonra artık tekrar Selanik’e dönmedi. Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım da
Beşiktaş’taki Akaretler’de 76 numaralı eve yerleşti.
KURTULUŞ MÜCADELESİNİ
ŞİŞLİ’DEKİ PEMBE EV’DE PLANLADI
Kurtuluş mücadelesine başlayacağı 3 Kasım 1918
günü Üsküdar’dan kayığa binen önder, o gün ‘Düşmanlar geldikleri gibi
gidecekler’ demişti.
* Bir tevafuk eseri Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiği
gün boğaza demirleyen İngiliz, Fransız, Yunan ve İtalyan kuvvetlerinden oluşan
54 parçalık donanma 3 senelik zaman zarfında geldikleri gibi gitmek zorunda
kalmışlardı.
* İlkin ülkenin çok da parlak görünmeyen geleceğini İstanbul’da
birtakım kurtuluş çareleri araştırarak geçirdi Atatürk. 3 Kasım 1918’den 16
Mayıs 1919’a kadar geçen 6 aylık süreçte “Şişli’deki Pembe Ev”de kaldı.
*
Buradan sık sık yürüyerek Süleymaniye’de İsmet Bey’in (İnönü) konağına gelip
silah arkadaşlarıyla ülkenin geleceğine dair planları konuşuyordu.
*
Günümüzde İstanbul Üniversitesi’nin Rektörlük binası olarak kullanılan bina o
dönemde Harbiye Nezareti (Genelkurmay Başkanlığı) olarak kullanıldı. Göreviyle
ilgili yazışmalar ve görüşmeler için sık sık buraya geliyordu.
* Pera
Palas’ın ardından Halep’te tanıştığı Hıristiyan bir aile Arap Salih Fansa’nın
Beyoğlu’ndaki konağında bir ay kaldı ve bayan Fansa işte bu süreçte Şişli’deki
pembe evi O’nun için kiraladı.
‘MİLLİ MÜCADELESİNE TANIKLIK EDEN ÖZEL BİR
KENT’
Atatürk bu dönemde annesi ve kız kardeşi Makbule Hanım ile yaşamak yerine
yalnız yaşamayı tercih etti. Nedeni ise annesinin oğlunun iyiliğini düşünerek
devamlı surette onu uyarmaya çalışması oldu
* Öyle ki Zübeyde Hanım bir gün
Şişli’deki pembe evde Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla konuşmalarına şahit olur
ve oğlunu; “Yedi evliya kuvveti olan padişahımız efendimize sen ve arkadaşların
isyan mı edeceksiniz, aman oğlum!” diye uyardı...
* Milli Mücadele’yi
hazırladığı bir başka mekân da Beyoğlu’nda Bursa Sokağı’nda Madam Corinne’in
evi. Cenova doğumlu İtalyan Madam Corinne, Beyoğlu Bursa Sokak’ta bugünkü Sadri
Alışık Sokak’taki 4 katlı 36 numaralı konağını kulüp haline getirmişti.
*
Burada Corinne piyano çalar Namık Kemal’in torunu Cezmi kemanıyla ona eşlik
ederdi. Selim Sırrı (Tarcan), Abdülhak Hamit Tarhan ve eşi Lüsien de bu kulübe
devam eden entelektüeller arasındaydı.
* Corinne ve Mustafa Kemal 1916’ya
kadar Fransızca olarak mektuplaşmıştı.
* Corinne çoğu zaman Mustafa Kemal’in
imla hatalarını da düzeltirdi. Mustafa Kemal henüz İstanbul’dayken evi
İngilizler tarafından basılmış ve duvarda asılı Mustafa Kemal’in resmini
indirmişlerdi.
* Madam Corinne, Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtikten sonra
sürekli tahkikata maruz kaldığından İtalya’ya kaçmak zorunda kalmıştı.
*
Atatürk’le mektuplaşmaları uzun yıllar sürdü. Bu mektuplar, Cumhuriyet
Kitaplığı’nda kitap olarak da basıldığı gibi 21 Kasım 1954-6 Aralık 1954 yılları
arasında Milliyet Gazetesi’nde tefrika olarak yayınlandı.
O'NUN İÇİN
ÖZGÜRLÜĞÜN VE MUTLULUĞUN ADRESİYDİ
Atatürk her işin uzmanından faydalanması
gerekliliğinin bilincinde okuma âşığı bir karakterdi.
* Özellikle çok önem
verdiği dil ve tarih çalışmalarında konunun uzmanı araştırmacıları bir araya
getirmek amacıyla topladığı kongrelerle İstanbul’un bir kültür başkenti olma
özelliğini korumasına katkı sağlayacak çalışmalar yaptı.
* 1930 ve 1932
yıllarında gerçekleşen kongrelere dünyanın her yerinden ve bütün Türkiye’den
konunun uzmanı akademisyenleri çağırdı. Büyük toplantılarda ilk tercihi İstanbul
oldu.
ÖZGÜRLÜKLER ŞEHRİYDİ
İstanbul Atatürk için bir özgürlük kentiydi.
Dolmabahçe Sarayı günlerinden birinde, Atatürk saraydan kaçıp Beşiktaş’taki
balıkçılar kahvehanesine gider, daha çok Rum balıkçıların olduğu kahvede
hürmetle karşılanıp...
* ...muhabbet ederken Ata’nın güvenliğinden sorumlu
İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ uykusundan uyanıp Atatürk’ün sarayda
olmadığını fark eder. Bütün saray karış karış aranır.
* Gazi’nin denize
düşmüş olma ihtimaline karşı deniz aramalarına dalgıçlar bile getirilir. Atatürk
bir gün de; Yaveri Nuri Conker ile Florya’dan köşkün tüm nöbetçilerini atlatarak
kaçmıştı.
* Her fırsatta İstanbul’u daha fazla hissetmek, hayranı olduğu bu
kentte biraz daha özgürce vakit geçirebilmek için böyle sürpriz kaçışlar
yapardı. Bu nedenle İstanbul onun için bir özgürlükler şehriydi...
EN GÜZEL
ANILARINI FLORYA’DAKI KÖŞKÜ’NDE YAŞADI
Atatürk Florya’da manevi kızı Ülkü ile
vakit geçirmeyi çok severdi. Ülkü Adatepe’nin yeri çok ayrıydı. Florya’da
Ülkü’yle denize girer, kumsalda vakit geçirirdi.
* Bu evde odasına en yakın
oda da yine Ülkü’nün odasıydı. Her türlü çocukluk kaprisini sevgiyle karşıladığı
Ülkü bir gün Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ün siyah ayakkabılarını kahverengine
boyamış bunu yaparken de yakalanmıştı.
* Atatürk “Boyamayı sevdiğine göre
artık sana boya kalemleri alalım bundan sonra resimleri boyarsın” demişti. O
günden sonra minik Ülkü boya kalemleriyle resim yapmaya devam etmişti.
ATATÜRK’ÜN EN ÖNEMLİ ANLARI İSTANBUL’DA GEÇTİ
Atatürk için özel bir kent olan
İstanbul en önemli olayların da şahidi oldu. İstanbul’da bulunduğu sürelerde
Atatürk akademisyenlerle görüşmüş...
* ... müze açılışları, deniz
manevraları, prens ve prenses kabulleri yapmış, gazetecilere röportajlarını bu
kentte vermişti. Türk-Yunan dostluk görüşmeleri, tarih ve dil konuları üzerinde
çalışmaları, Florya ziyaretleri...
* ...çok sevdiği halkıyla buluşmaları,
Savarona yatında geçen 65 günü ve nihayetinde Dolmabahçe Sarayı’nın 71 numaralı
odasında geçirdiği tedavi evresi ve vefatı dahi İstanbul’da olmuştu.
HAYATI
GÖRÜŞMELERE PERA PALAS ŞAHİTLİK ETTİ
İstanbul Beyoğlu’nda yer alan Pera Palas
Hotel bundan yıllar önce önemli bir misafir ağırladı.
* Ulu Önder Mustafa
Kemal’in 1917’den itibaren pek çok kez evi gibi kullandığı 101 numaralı oda
O’nun en önemli görüşmelerine şahitlik etti.
İSTANBUL'DA BULUNDUĞU MEKANLAR
-Dolmabahçe Sarayı -Florya Deniz Köşkü -İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası /
Dönemin Harbiye Nezareti
* -Harbiye Mektebi: Bugün İTÜ Maçka Kampüsu’nun
olduğu bina -Şişli’deki Pembe Ev -Fansa’ların evi
* Pera Palas Oteli -Zübeyde
Hanım’ın Akaretler’deki evi -Polonezköy’deki evi
"AŞKIMIZIN KUTSİ VE YÜKSEK
MİHRABI"
-İstanbul, bizim tarihimizin ve uygarlığımızın bir özetidir.
* Dört
beş yüzyıllık millî çalışmamızın verimi bu güzide şehrimizde toplanmıştır. Millî
yeteneğimizin devamlı ve güzel birer belirtisi olan bunca anıtlar ve kuruluşlar
hep oradadır.
* İstanbul, millî mücadelemizin devamı müddetince millî ve
vatanî aşkımızın kutsî ve yüksek bir mihrabı olmuştur. Bundan sonra da hiçbir
olay, hiçbir kuvvet, ruhumuzu bu kutsal mihraptan çeviremeyecektir.
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder