''- Arkadaşlar, Selânik'te Hürriyet meydanı
denilen bir meydan vardır, maruf bâzı yerler de meydanı ihata eder (kuşatır):
Olimpos Palas, Kristal, Yonyo, vesaire...
Bir gece Yonyo'nun mahşer gibi kalabalık,
büyük salonunun bir köşesinde, ufak merdivenle çıkılır; bir de hususî oda
olduğunu haber aldım ve oraya çıktım. Ufak, zarif bir salondu ve ağız ağzına
dolu idi. Salonda bir masaya yaklaştığımı hatırlarım; bu masada ihtilâlci zevat
(kişiler) varmış. Rakı ve bira içildiğine dikkat ettim; masayı işgal edenler çok
vatanperverâne konuşuyorlardı. İnkılâp yapabilmek için büyük adam olmaktan
bahsolunmakta idi. Herkeste büyük adam olmak hevesi vardı. Fakat büyük olabilmek
için insan nasıl ve kimin gibi olmalı?
İçlerinden biri bağırdı ''Cemal Paşa gibi
olmak isterim..'' Sofrayı işgal edenlerden hepsi: ''Bravo, dediler, Cemal
gibi...'' Sonra hiçbirini yakından tanımadığım bu zevat hep birden bana
döndüler. Ben durgun ve sabit bir nazarla kendilerine baktım. Benim tavrımdaki
ve durgunluğumdaki manaya dikkat eden yoktu. Benim onlardan daha çok, her gün ve
her gece temas etmekte olduğum Cemal Bey hakkındaki nokta-i nazarlarını teyit
etmekliğime muntazır idiler (beklemekte idiler). Ben bilmem neden, bu zevatı
tatmin edecek bir işarette bulunamadım. Fakat içimden şu mülâhaza geçti: ''Bir
adam ki büyük olmaktan bahseder, benim hoşuma gitmez. Bir adam ki memleketi
kurtarmak için evvelâ büyük adam olmak lâzımdır, der, ve bunun için bir de
nümune intihap eder (örnek seçer), onun gibi olmayınca memleketin
kurtulamayacağı kanaatinde bulunur, bu, adam değildir.''
Bu mülâhazada (görüşlerde) bulunurken, sofra
arkadaşlarımı memnun edemediğimi hissettim. Hiç şüphe etmem, ki bana dair
hükümleri menfi (olumsuz) olmuştur; ve bu hükümlerini mâkul bir surette izah
edebilmek için demiş olsalar gerekir ki:
"- Bu acemî efendi, galiba kendini o kadar
büyük görüyor, ki ve bu sebepten daire-i rüyeti (görüş alanı) o kadar
daralmıştır, ki artık büyüklüğü göremez hale gelmiştir. Bu adam arkadaşımız
olamaz.''
Bu gece, o sofranın mahmurluğu etrafında iki
telâkki tebellir etti (belirdi): Biri müsbet, biri menfi.
Bir telâkkiye (anlayışa) göre evvelâ büyük
adam olmak, sonra memleketi kurtarmak lâzımdır. Diğer telâkkiye göre büyük adam
lâfla olmaz, evvelâ memleketi kurtarmalı, ondan sonra dahi büyüklük mevzuu bahis
değildir.
Arkadaşlar size bu hikâyeyi bugünkü duygumla,
bugünkü tecrübemle söylemiyorum. ''Yonyo''nun hususî odasındaki müşahedemin bana
ihlam ettiği fikir, bu idi.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder