Gazi Mustafa Kemal, başından geçen suikast
teşebbüslerini şöyle hikaye etti:"İttihat ve Terakki Cemiyetinin
bazı müfritleri (aşırılan) bana üç defa suikast tertip ettiler. Müteşebbislerden
birisi Abdülkadir'dir. Bu adam bir gece beni Selanik'te Beyazkule civarından
takibe başlayarak tam evimin önüne kadar bana hissettirmeyerek geldi. Evin
kapısına yanaştığım zaman, Islahhane mektebinin duvarındaki bir siyah gölgeden
şüphelendim. Elimdeki bastonla pencereye vurmak suretiyle ev halkını acele
haberdar etmeye çalışırken, gölgenin ilerlediğini görünce, silaha sarıldım ve üç
el ateş ettim. Hain, Ahmet Subaşı mahallesi istikametine (yönüne) doğru kaçtı
ve karanlıkta bu adamın çizmelerinden ve gölgesinin umumi (genel) şeklinden kim
olduğunu seçtim."
Yine Gazi anlatıyor:
"Merkezi Umumi artık
İstanbul'dadır. Cemiyetle aramızdaki görüş ihtilafı had derecededir. Birinci
teşebbüs neticesiz kalınca, bu cinayete ikinci defa yine aynı adam memur edildi.
Ve - H - Bey yardımcı olarak bu fiile iştirak ettirildi. Bir yaz akşamı idi.
Selanik'te Yonyo birahanesinde oturuyordum. (H .. ) Bey yanıma geldi, oturdu.
İstanbul'dan bilhassa benimle götilşmek için geldiğini söyledi. Uzun uzadıya
düşündükten sonra, Merkezi Umuminin (Genel Merkezin) yanlış görüşleri yüzünden
memleketin zarar göreceğine inandığını ve benim görüşlerime hak vererek birçok
meselelerde noktai nazarımı kabul ettiğini ifade ettikten sonra, eğer muvafakat
edersem, Merkezi Umumiye (Genel Merkeze) karşı benimle iş birliği yapmaya hazır
olduğunu ilave etti. Yalnız, çok mühim saydığı bir iki meselede aydınlanmak
istediğini ve acele işleri dolayısıyla uzunca kalamayacağından ertesi akşam aynı
mahalde ve bu saatte birleşmemizi rica etti. Arzusunu kabul ettim. Ayrıldık.
Ertesi akşam, randevu saatinde Yonyo'ya geldim. (H) Bey, benden evvel gelmiş ve
bir masa işgal etmişti. Karşısındaki sandalyeyi işaretle bana yer gösterdi.
Oturdum. Arkam caddeye müteveccih (yönelik) idi. Hararetli hararetli
konuşuyorduk. Bir ara muhatabımın kaş ve gözle işaretler verdiğini gördüm ve
şüphelenerek başımı çevirdim. Birden, camlı kapının tokmağını eline almış,
içeriye girer vaziyette, Abdülkadir'le karşılaştım. Süratle döndüm.
İki
hainin arasında kalmamak için biraz yana çekildim ve cebimdeki silahı ateşe
hazır surette çevirdim. Abdülkadir' in bir ayağı gazinoda, diğer
ayağı
dışarıdaydı. Süratle çıktı ve Sabri Paşa caddesi istikametine doğru yürüdü. (H)
Bey de ayağa kalkmıştı.
- Ben "Samim" değilim. Gözünü aç ve dikkat et!
Diyerek hakaretle kendisine gazinonun kapısını gösterdim. Telaşa mahal (yer)
olmadığını, haksız
olarak endişe ettiğimi söylemek istedi. Artık kendisini
dinleyemezdim, tekrar kapıyı gösterdim. Onun da bir eli cebinde idi. Çıktı ve
arkasına bir iki defa bakarak uzaklaştı. Ben de gazinoyu terk ettim ve üçüncü
bir teşebbüse karşı daha tedbirli davranmaya karar verdim."
Gazi Mustafa Kemal devam etti:"Bir gün
Mustafa Necip, Selanik' te, dairede odamın kapısını vurmadan açarak içeri girdi
ve kapıyı tutar gibi vaziyet aldı. Menhus (uğursuz) teşebbüsler yüzünden daima
tedbirli ve tetik hareket ediyordum. Masa üzerindeki küçük evrak sepeti içinde
hususi bir örtü altında bulundurduğum revolveri derhal ateşe müheyya (hazır) bir
süratle çevirince, Mustafa Necip hayretle:
- Bravo Mustafa Kemal! Bu kadar
hazır ve tedbirlisin! Dedi ve gülerek karşıma oturdu.
Şöyle konuştu:
- Üçüncü bir suikast teşebbüsüne
girişileceğini ve süratle tatbik olunacağını duydum ve bu menhus (uğursuz) fiile
talip oldum. Suikasdi bir müddet tehir etmek (ertelemek) ve seni haberdar ederek
tedbirli bulunmanı temin etmek için bu işi deruhte ettim (üzerime aldım),
dedi.
Mustafa Necip, beni hakikaten severdi ve sayardı.
Kendisine karşı
tam itimadım vardı. İşte üçüncü teşebbüs de bu suretle akim (sonuçsuz)
kaldı."
Asaf İLBAY 3
3 - "Atatürk'ün Hususi Hayatı", Tan Gazetesi, Yıl: 1 ,
Sayı: 1 84, 20 Haziran 1949, s. 2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder