Akılcılığı, Batı’da bir felsefi akım olarak yerleştiren iki büyük
düşünürün, R. Descartes (1596–1650) ve I . Kant (1724–1804)’ın aynı zamanda
büyük matematikçiler olmaları gibi, Türkiye’de akılcılık ve bilimsel düşünme
çağını açan bir büyük insanın, Mustafa Kemal Atatürk’ün de
matematikçi olması bir rastlantı değildir. Çünkü böyle bir akımın
yerleştirilmesi başarısını, ancak onun temel niteliğini yetkin biçimde taşıyan
bir insan gerçekleştirebilir. Bundan dolayı, seçkin akılcı bir kişinin , aynı
zamanda seçkin bir matematikçi olması , başarısını olağanüstü
kılabilir.
Akıl ve bilim kavramları, O’nun düşüncelerinde çoğu kez birlikte
kullanılmış ve önemleri birlikte vurgulanmıştır. Bunu kesinlikle bilinçli olarak
yapmıştır. Nitekim O, bir konuşmasında, “Benim manevi mirasım bilim ve
akıldır.”
demiştir.
Atatürk’ün düşüncelerinin yapısında, rasyonel düşünme, matematiksel
düşünme, bilimsel düşünme çok
belirgindir.
Atatürk bir konuyu, bir sorunu işlerken matematikçi mantığı ile değişik
olasılıkları ve çözümleri irdeleyip değerlendirmiştir. O, kimi düşüncelerini
açıklarken niceliksel terimleri yani matematiksel kavramları özellikle
kullanmıştır.
Matematiğin, ulusal eğitimimizdeki büyük önemini öncelikle
vurgulamıştır. O’nu, özgün, kısa ve özlü anlatımı, matematikçi
mantığına dayanmaktadır. Çünkü matematiksel bir ifade de, hiçbir terim, rasgele
biçimde yer alamaz, çıkarılamaz, değiştirilemez. Nitekim O’nun düşüncelerinde
hiçbir sözcük, hiçbir cümle rasgele kullanılmamış, belirli bir mantıksal dizilim
içinde bütünleşmiştir. O’nun hangi konuya ilişkin olursa olsun tanımları, tıpkı
geometri tanımları gibi, sadece gerekli kavramları yeterli biçimde
içermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder