İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan
başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından
ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan
uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı. ABD başkanı Wilson bu
öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha esnek bir tavrı
benimsedi. 7 Mayıs ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e
gönderilmesinde mutabık kaldılar.
İzmir'in işgali kansız başladı. Hatta İzmir'in işgalini 1 gün
önceden bildiğinden İzmirdeki Osmanlı Ordusuna karşılık vermemesini emretmiştir.
Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlılara teslim
oldu.
İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon
askerleri şehirde zafer turu attılar.
Bu zafer turu sırasında Türk subayları
sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına
dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk Subayı Evzon askerinin "Zito
Venizelos" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon
askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez
süngüleniyordu.
Bu Türk Subayı 22 kez süngülendi ve şehit oldu. Yunanlılar daha
ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400
kişiye mâl oldu. İşgal başladığı sıralarda, bu görüntüye daha fazla tahammül
edemeyen gazeteci Hasan Tahsin, silahını çekip ateşleyerek en öndeki Yunan
bayraktarını başından vurmuştur. Bu hareket, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk
kurşun olarak kabul edilir.
İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz
komutanlar yüzünden kullanılamayan mücadele yeteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki
bir kısım asker istifa ederek Milli Mücadele'ye katıldı. Aynı zamanda İzmir'de
kalan Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç
etti.
İzmirin İsgali
Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına
ve yaptıkları eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye
destek vermek amaçlı olarak göç ettiler.
"Türk asker ve subayları
dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor, üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla
alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek
tekmeleniyordu. Türk subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor, ağır
hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu.
Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi. Şehrin diğer
yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait
evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu
korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların
temsilcilerinin" gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu. Lord
Curzon'un 18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında
asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın
Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun
görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve
kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü."
İzmir
kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası
ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir.
23 Nisan 1920'de
Ankara'da TBMM'nin açılmasından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek,
Sevr Antlaşması ile İtalyan bölgesi olarak kabul edilen Manisa, Uşak, Denizli,
Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir.
Bu sebeple Yunanistan ile
arasında ihtilaf çıkan İtalya ise bu işgalden sonra Kurtuluş Savaşı müddetince
Ankara hükümetini desteklemiş ve askeri yardım da yapmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder